reklam

Dügün Tv Aydin Çine


 

Damar Mesajlar

Yazar fotoahmet 16 Mayıs 2017 Salı 0 yorum
Kahpeliğin okulu yok. Ama nedense mezunu çok.
Bir gün biri başarırsa şayet, gelmiş geçmiş en büyük devrim “unutmak” olacaktır.
Seni seviyorum, duvar yazısı değil, alın yazısıdır. Herkese söylenmez.
Anlamaya çalışma, hayat böyledir işte. Hep o kıyamadıklarımız kıyar bize.
Seni içimde yaşatmak için neleri öldürdüm bir bilsen!
Ve bir anda hayallerin alt üst oldu değil mi! Yalnızlığa alış, kefen bile bir kişilik.
Çok gördük gemileri yakıp gidenleri, hepsi yüzerek geri geldiler!
“Sus” be yüreğim, bende biliyorum özlediğimi! Sus ki bilmesin özlediğimi!
Öyle karmakarışık bir haldeyim ki şimdi. Ağlaya ağlaya gülesim var.
Ne bileyim be sevgili. Öyle güzel baktın ki gözlerime, sevmek değil ölmek geldi içimden.
Her kurşuna yer var yüreğimde. Yeter ki sırtımdan vurmayacak kadar şerefli ol.
Dönülmez akşamın ufkundayım, vakit çok geç. Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç.
Artık hayattan bir şey istemiyorum. Benden aldıklarını geri verse yeter.
Uzaktan görenler diyor ki ”duygusuz”. Duygusuz olduğum için mi gözlerim kaç zamandır uykusuz.
Suç benim değil ki. Şiir kokuyordu bakışların. Yazmamak gözlerine ihanet olurdu.
Boynu bükük duruyorsam eğer; içimden öyle geldiği için değil, yüreğimden gidenler olduğu içindir!
Cinayet saati neredeydin diye sorarlarsa eğer unutma; ‘Gidiyordum’ diyeceksin.
Bazen sadece onun sende bıraktığı izleri özlersin. Her şarkıda ayrı bir hatıra saklıdır sanki istesen de silemezsin.
Bırakın senin için ölürüm laflarını. Önce kendiniz için yaşamayı öğrenin, sonra başkası için ölürsünüz.
Varsın olmasın hayatta her istediğimiz. Biz olana “elhamdülillah” olmayana da “eyvallah” demesini biliriz.
Ekmeğim, aşım helal olsun yiyene, içene. Ama hakkım helal değil; dost gibi görünüp kuyumu eşene!
Sana ihtiyacım var dediğiniz kişi; eğer “neden” diyorsa gelmez, “ne zaman” diyorsa gönülsüz gelir, “nerdesin” diyorsa mutlaka gelir.
Susmak kabullenmek değil, cevaptır. Eğer insan kısa cümleler kuruyorsa, uzun yorgunlukları vardır.
Şimdi vur kendini. Unutulmuş bir şiirin son dizelerinde sonra yarım kalan bir şarkı ısmarla kendine. Bu kentte böyle ölünür.
Ah canım ciğerim, sevdiğim, iki gözüm, canımın cananı yâr. Tefsiri çok zor olacak ki. Okuyamadın gönlümü.
Dünyada “her erkeğe 3 bayan düşüyor” derler ya. Doğru olanda bu. Bir erkek kalbine 3 bayan sığdırmalı. “annesi, karısı ve kızı”.
Ne garip bir muamma en çok incittiğimiz kişilerin, aslında en sevdiklerimiz oluşu ne garip değil mi?
Dalında son bir yaprak olmaktır yaşamak ve asi rüzgâra direnmektir. Fırtına koparken bile ağız dolusu gülebilmektir her şeye inat.
Sen sevdiğin için sakın utanma, çünkü utanması gereken; sevildiğini bildiği halde sevmesini bilmeyendir.
Kan bağı neye yarar, can bağı olmadıktan sonra. Can bağıyla bağlı öyle dostlarım var ki; kan bağlarımı hiç aratmıyorlar bana.
Hayat sürekli bir tırmanıştır kimsenin emeğine ve yüreğine basmadan tırmanmak tırmanışın insancasıdır.
Gördüler ayrı ayrı vardıkları yerde, sonsuza dek sürecek yanlışlıklarını. Gördüler ayrı ayrı kaldıkları yerde, ayrı ayrı büyüyen yalnızlıklarını.
Kadın yüzünde ki sivilceleri bile fondötenle gizleyebiliyor. Sen, onun acı çektiğini nerden anlayacaksın ki.
Hassas yürekler taşıyoruz. Camdan, çatlayan, buğulanan, kırılan. Candan dost aramamız da bu yüzden, camdan anlayan.
Yetimhanede yaşayan küçük bedenlerin, ranzalarına yazdıkları “anne” kelimesi kadar masum olmalı aşk.
Yaşamak uğruna ölmek bu olsa gerek, sevmek uğruna acı çekmek bu olsa gerek. Hayat uğruna savaşmak bu olsa gerek, peki ya senin uğruna üzülmek niye?
Biliyor musun şarkılara neden “parça” deniyor. İhtiyaç duyduğunda bazıları eksik bir yanını tamamlıyor.
Artık hayat, küçükken oynadığım kutu kutu penseye benziyor nerdeyse. Çünkü herkes bir bir arkasını dönüyor sadece.
Çok değişti artık devir çok, çıktı işler rayından. Karnı tok olup ”küfür” edeni de var. Karnı aç olup ”şükür” edeni de.
Bir kere girdimi aşk virüsü kanser gibi sarar, tüm bedeni ne öldürür nede güldürür, ruh bedende olduğu sürece süründürür.
Parkta salıncak sırası bekleyen çocuk gibi bekledim seni. Biraz heyecan, birazda salıncağı başkası kapacak korkusu işte.
Bilseydim dünyanın keşkelerden kurulduğunu küçükken ne olmak istiyorsun diye sorduklarında mutlu olmak istiyorum derdim!
Burnumuzdan akanı, kolumuza silecek kadar cesur çocuklardık. Ne ara gözümüzden akanı köşe bucak saklar olduk?
Nereye atsam elimi kalp kırıklıkları batıyor avuçlarıma. Her adımda taştan da ağır sözler takılıyor ayaklarıma. Duymazlıktan gelebilseydim ne ala. Bakıyorum bu senenin hasadı da hüzün, ne koyacak yerim var artık ne de toplamaya mecalim.
Hani insan ağlamak ister, gözlerinden yaş gelmez, hani gülmek ister, yürekten gülmez. Hani birini bekler o hiç gelmez. İşte o zaman ölmek ister de ecel gelmez.

Hiç yorum yok: